Bülent Korman

Bülent Korman 1947 doğumlu. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirdi. 1972’de bir rastlantıyla reklam sektörüne girdi. 1977- 1993 yılları arasında ‘butik’ olarak nitelediği kendi kurduğu ajansta (Era) çalıştı. Ajansı, az sayıda müşteri kabul edip, döneminin en çok ödül kazananlarından biri oldu.

1989’dan itibaren peş peşe dört dönem Reklamcılar Derneği’nde yönetim kurulu üyesi ve asbaşkan olarak bu mesleğin etik ilkeleri ve kurumsallaşması için çaba gösterdi.

1993 yılı Temmuz ayında ajansını karşılıksız olarak çalışanlarına bıraktı ve sektörden çekildi. Daha sonra bazı yeni günlük gazetelere konsept danışmanlığı yaptı, haftasonu yazıları yazdı, denemeler yayımladı.

2013’te mesleğe yaşam boyu katkılarından ötürü, “İletişimin Zirvesindekiler” İZ ödülü ile onurlandırıldı.

İkiye bölünmüş ekrandaki görüntüler

Bu yıl Cannes Festivali’nde gösterilen filmlerden
(konusu yaşlılık üzerine, bir Gaspar Noe yapıtı)
hakkında çok yazılan birinin
ekranı ikiye bölerek, iki alanda farklı görüntüler olması
diye bilinen bir tekniği kullandığını okudum.

Gaspar Noe, bu tekniği yalnızlığı,
çok az kesişen hayatları vurgulamak için,
özel bir anlatım yolu olarak kullanmış.

Peki, bize neyi anlatmak istiyor?..

Mühim Duygular
İlk Cümleler

Bir romanın ilk cümlesinin önemi çok yazılmış, konuşulmuştur.
Belki de en bilineni deha Tolstoy’un ‘Anna Karanina’nın girişidir:
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.”

Dostoyevski’nin ‘Ecinniler’in başına koyduğu Puşkin’den alıntı, bugünü de açıklar derinliktedir:
“İster öldür, görünmüyor bir iz,
Yolu şaşırdık, ne yapacağız biz?”…

“Şeylerin
Sihiri”

Birkaç gündür, uzandığım yerde Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” üzerine yazıp, düzenleyip, yayımladığı “Şeylerin Masumiyeti” adlı fotoğraflı kitabını -rastgele- karıştırıyorum.

Sanıyorum onun bütün romanlarını okudum.

Masumiyet Müzesi” severek, etkilenerek, kendime çok yakın bularak okuduğum bir romandı. Birkaç romanında da bunu hissetmiştim…

Hain ve Kahraman

Ertuğrul Özkök bu sabah bana gönderdiği bir yazısının sonunda şöyle demiş:

“Hep yazıyorum ya…Dünyanın en hain kelimesi “Hain’dir” diye…
“Darbeci”, “Hain”, ağızdan, gırtlaktan, kalemden, klavyeden, çok kolay çıkan bir kelimelerdir ama…
Kimin hain olduğuna, kimin darbeci kimin mazlum olduğuna, o gün başkaları için o lafı kullananlar değil…
Tarih karar veriyor…”

Kuşkusuz öyle…

Siz kimsiniz

Yastığa başınızı huzurla
koyabiliyor musunuz?

Hiçbir insan gibi insan Ukrayna’da yaşananları görünce keyiften tef çalamaz.

Olsa olsa utanır, içi yanar. İnsanın insana yapabildiğinden korkar.

Ama düşünmeli de…

İletişim

bulentkorman@gmail.com

Copyright © 2020 Bülent Korman. Tüm hakları saklıdır.